14 Şubat 2012 Salı

Amaç

Yuvarlak bi camdan, eskiden kalma bir denizci dürbünüyle bakınıyorum...

 Farklı ruh hallerinde aynı sanat eserlerini izlemek gibi hayatına dahil olmadan sadece bir izleyici olarak hayatımı deviriyorum...
Bazı zamanlar var ki; amaçsızlık duygusu her yanımı sarıyor. Buğulu gösteriyor dünyayı bana. Hedefsiz. Varılacak yerler siliniyor gözümün önünden. Tüm görevlerim kayıp. Seviyorum bu sisli ve belirsiz dünyayı. Beni çağıran tüm idealleri bırakıp amaçsızlığa koşuyorum.
Şehirden çok uzaklardaki bir tarlada, tek başına bekleyen bir ağaç var, benim gölgesinde dinlendiğim. Güneşli bir günde ağacın gölgesinde oturuyorum. Çok uzaktaki toprak yoldan bir araba geçiyor bazen. Arkasında kızıl bir duman bırakarak. Ve ben kaygısızca o dumanı izliyorum. Bazen ruhum bedenime dar geliyor. zihnimdeki düşsel spazmların vucudumda yer almaya başladığını hissediyorum. kollarım ağırlaşıyor, gözlerim yanmaya başlıyor. bileklerimdeki damarlar yüzeye yaklaşıyor. sanki bir bıcakla onları içeri sokmamı istiyorlarmış gibi. itaat ediyorum onlara, deniyorum söyledikleri. duyduğum tarifsiz acı beni uyandırıyor. anlıyorum ki fazla kesmişim, ruhumun kaçabileceği kadar büyük bir delik açmışım. korkuyorum. elimden tutcak birini arıyor bulanık görüntüler içinde gözlerim. bulamıyorum, kendime sarılıp, Sonra uyuyorum.  
uyuyorum cenin poziyonunda, hiç doğmamışım gibi...

Herkes aslında 1

Görmediğin bir uçurum kenarında ayaklarım, gözlerim bilmediğim uzaklara bakıyor.
Kapatıp sessizce suretimi, sesleri dinliyorum. Herkesten adım adım kaçıyorum , çıplak günlerden birindeyim hani o içine "en yakınların" bile alınmadığı. Kafamdaki düşleri kelimelere çizmekle meşgul oluyorum bu anlarda.Hayatımı planlamaktan kaçınıyorum . Planladıkça beklentiler artıyor ve beklenti daima yaralıyor.Diğer insanlar gibi gösterişli aşkım olmadı benim en azından yazacak kadar , tabi fizik defterimin arkasına yazdığım şiirleri saymazsak. Ama yinede yazıyorum birşeyleri sınırlamak için. İnsan mutsuz olmak istedikçe mutsuzlaşıyor fakat mutlu olmak istedikçe mutlu olamıyor.Zaten yaşadığım şehirde halinden memnun olan bir insana rastlamadım , yalnızca yağmur yağınca seviyorum bu şehrin insanlarını . Herkesin yüzü gözü ıslak başları eğik omuzlarının arasında, yağmur yağdığında herkes benim hep olduğum gibi.Birbimizden aynısıyız aslında. ağlıyoruz farklı şeylere ama gözyaşlarımızın tadı hiç değişmiyor. Herkes o küçük gözlerden dünyaya açılacak kadar büyük hayallere sahip. Ama hayaller hep hayali kalıyor nedense.. Keşke sevinçten ağlayacak kadar mutluluklarımız olsa da , nazar değmesin diye dağa taşa vursaydık. Ama ne dağa dokunan var ne taşa dokunan...

8 Şubat 2012 Çarşamba

Çaresizliğin resmi bu olsa gerek...

Eğer olsaydın yanımda , veya kokum sinseydi ceketine , gömleğine ya da ne bileyim arada bi esseydi sana doğru. Hatırlardın heralde gülüşümü , öpüşümü, seninle kurduğum düşü.. 
sanki sana değil, zamana âşık olmuşum; hiç geri dönmüyorsun da.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Tekrar

Şu hayatta insanoğlunun en nefret ettiği şey birşeyleri tekrar etmek.
Bunun modern adı "monoton hayat" galiba.
Ve sen hayatıma girdin gireli herşey monoton.
Ne yana dönsem senin özetin..
Tekrarlanmayı bekleyen ufacık dipnotlarla dolu caddeler.
Halbuki seni ezbere bilmişken her adımda seni hatırlamakta neyin nesi?
Tarih tekerrürden ibaret ise , tüm caddeler maziyi mi anlatıyor yoksa ben mi yanılıyorum?
Herkes yeterince acı çekiyor. Tek sıkıntı acı ile özlemi karıştırmak.
Her türlü senin hayatından gidebilirim. Elbet sende gidebilirsin hatta gittinde..
Ama özleyeceğine söz ver.
Yolda yürürken kokumu hissetmişçesine içerleyeceğine , beni gördüğünde gözlerinin dolacağına söz verirsen 
giderim bende.
Zaten bi ilişkideki en iyi yapılan fiil gitmekti. Bunu bana sen öğrettin.
Senden vazgeçtim , eğer gerçekten vazgeçmeseydim devamlı seni anlatır , adeta seni bağırırdım.
Beni acımasız buluyor olabilirsin, ama unutma ki bütün acıları üstlenen benim.
Bazen insanlar konuşmadan anlaşır ya , hatta "telepati" denir buna , o son öpüşün "gidiyorum " öpüşüydü , anlamalıydım.
Aslında farketmeliydik, biten biz değil "mutluluk"tu. Çünkü sende bilirsin ki mutluluklar uzun sürmez.
Ben seninle sonradan tanıştım , çünkü bazı insanlarla yollarımız ayrıldıktan sonra tanışırsın.
Bi tek yokluğunla tanışmadım ben. Karşılaşmak bile istemiyorum , söyle civarlarıma uğramasın.
Elini çabuk tut seni unutuyorum diyemeyeceğim , ama Elimi çabuk tut senden gidemeyeceğim diyebilirim.
Bugün çok şey düşündüm , sende olmayan beni ve bendeki seni,
Anladım ki ,
Seni seviyorum diyebilir miyim bilmiyorum ama tek bildiğim seni sevmeyi sevmediğim.
Ve burdan yola çıkarak diyebilirim ki,
Bugün seni tekrar sevmeyi denedim. Sonra fark ettim ki, bazı şeylerin; tekrarı yok.



9 Aralık 2011 Cuma

Sesi Öpmek

Düşünüyorsun...

Sonrasında sana ettiği yeminler, söylediği sözler geliyor. Hani şu "senden başka..." , "ilk seni.." diye başlayan müsvette cümleler.İnandığına mı yanarsın ? inananacak kadar aptal olduğuna mı? Utanıyorum bazen söylediğin yalanlar adına.Tabi hiçbirşey eskiyi getirmiyor getiremedi de.. Ama istesen gelirdi , isteseydi getirirdi öyle değil mi? İlk başlarda herşeyi boşvereyim hayatı umursamayım diyordum sonra hayatımın bile olmadığını farkettim.Hiçbirşey olurunda değil ,  o yüzden oluruna bırakılacak hiçbirşey yok ortada.İç sesimle konuşurken düşünüyorum da iç sesim duyulsaydı olacakları tahmin bile edemiyorum.

+Geçmişe dönmek için her şeyimi verirdim.
- Her şeyin geçmişte kaldığı için dönmek istemiyor musun zaten?


+Üzülme artık, her şey geçmişte kaldı.
- Sen neden üzüldüğümü sanıyorsun ki? 

+Ara ara aklıma gelmiyor değil .
-Onun hayatına girmeyi çok istediğim için belkide aklımdan çıkmıyor kim bilir? 


Bu tür iç çekişmelerden sonra kendi kendime konuşmayı bile bıraktım.Geçmişi silmeye karar veriyorum fakat sildikçe boşluğa düşüyorum. Onunla ilgili herşeyi düşünmüştüm en ince ayrıntıyı bile. O okumaya doyamadığım her okuyuşumda farklı anlamlar çıkardığım fikir çürütme dayatması olmayan tek makaleydi benim için. Okumayı çok seven bi insan olduğum için gözlerimi takip eden her harfte onu arıyorum hala. Bugün karın yağması bile pek önemli olmadı. Hiç bir zaman romantik olamadığım gibi kar bana pek ilgi çekici gelmemişti. Oysaki o olsaydı beraber yürür , beraber üşürdük. Ellerimi tutar öperdi yanaklarımı , sesi bile yeterdi ısıtmaya inanın. Zaman geçtikçe daha çok üşüyorum sesini hatırlayamadığımdan olsa gerek, ısınmayı bilmez oldu vücudum, sesini bile öpmek isterdim şimdi yanımda olsaydın. Unutuyor muyum bilmiyorum ama çok özlüyorum.Soracak olursan gelmeni istemiyorum ama içimden de gitme olur mu? Unutmak diye bir şey yok. Sadece hatırlamaya ara veriyorum. Ama ara vereli çok oldu sevgilim. "Ara"lar boşlukları doldurmuyor ,hala "ara"nmayı bekliyor.. .

4 Kasım 2011 Cuma

Film

Uykuya dalmamak için senli günleri düşünüp günün en güzel yerinde uyuya kaldığımı kimse bilmiyor.Yoksa herkes bana "aptal aşık" sıfatını yakıştırırdı.Bilirsin herşeyi kendime yakıştıramıyorum, sen buna gurur de ben utanç. Otobüste cam kenarına oturmaya korkar oldum ki sorma gitsin. Kahkalarımız camları titretiyor olacak ki uyuyamıyorum. Yolların akışında ikimizi diriltiyor başlıyorum yine bilmem kaçıncı kısa metrajlı filmimize.

Deniz kenarındaki bankta omzunda uyanırken buluyorum kendimi.Senin yanındayken açlığımı hissetmiyor olmamdan galiba aldığım ilk simiti martılara veriyorum tüm cömertliğimle.Ellerim üşüdüğünde şimdi ki gibi cebime koymayı değil ellerini tutmayı tercih ediyorum. Ölümü her an hissettiğim için , bir anlık denize atlayıp sonsuzluğa karışma fikrini ortaya atıyorum.Esasen amaç beraber ölmek.Sonra tabiki bu şapşallığıma gülüyoruz.Sen gülünce mimiklere gerek olmadan gülüyor,adeta uçuyorum. Sonra birden irkiliyorum ki kornalar falan anlayacağın yine halisülasyonlar...
Ne sen varsın ne de elimde kalan birkaç susam kırıntısı...Gözlerim deniz oluyor hırçın dalgalı bir derya.Ufukta yalnızlık çizgisi görülmeyecek kadar geniş bir derya.
Gelseydin keşke ,dalsaydın denizime,daireler çizerek tıpkı küçük su damlaları gibi yayılsaydın hücrelerime.İnan içim dışım gibi değildir.Okyanusların altı kadar berrak,turuncu mercanlar kadar renkli.Ağlamaktan oluşan yosunlarımı sökseydin tek hamlede.Şimdi sen yoksun ya ne mavilik var, ne su halkaları..

Şimdi yemyeşil bir deniz var dibi yosundan görülmeyen...

Tat

Yaşadığım herşeyde senin tadını arıyorum.
Olabildiğince hızlı yaşamaya çalışıyorum sana çabuk ulaşmak için.
Ama , sen hiç gelmiyorsun..
Rüzgar saçımı okşadıkça bir huzur kaplıyor içimi bi anda aheste aheste esiyor , ellerin saçlarıma karışmış
çözülmemesini diliyorum , dokunmadığını o anın hazzından farkedemiyorum ki..
Rüzgar da bana seni sensiz yaşatıyor--
Güneş tam tepedeyken yüzümü dönüyorum ona , ama senden daha sıcak değil ki,
Kainatın ısı kaynağı çehremdeki buzları çözemeyecek kadar aciz.
Zaten ne zaman ıslaklığını hissetsem yağmur yağıyor, ben ağlıyorum
Beraber yağıyoruz , ağlıyoruz işte her neyse. Bir damla düşünce elime
Keşke diyorum su olsam buharlaşsam atmosfere
Belki yağmur olur düşerdim avuçlarının içine 
Yağmur bitiyor...
Gökkuşağı konrastını yükseltince anlıyorum.
Yağmur da seni sensiz yaşatıyor--
Bir tek gökyüzü kandırmıyor sanırsam beni
Oda hiç kirlenmediğinden,
Uçsuz bucaksız umutlar sunuyor bana.
Düşünüyorum yavaştan fısıldıyorum birkaç kelime
Nereye gidersen git hep aynı gökyüzünü paylaşacağız.