Yuvarlak bi camdan, eskiden kalma bir denizci dürbünüyle bakınıyorum...
Farklı ruh hallerinde aynı sanat eserlerini izlemek gibi hayatına dahil
olmadan sadece bir izleyici olarak hayatımı deviriyorum...
Bazı zamanlar var ki; amaçsızlık duygusu her yanımı sarıyor. Buğulu
gösteriyor dünyayı bana. Hedefsiz. Varılacak yerler siliniyor gözümün
önünden. Tüm görevlerim kayıp. Seviyorum bu sisli ve belirsiz dünyayı.
Beni çağıran tüm idealleri bırakıp amaçsızlığa koşuyorum.
Şehirden çok uzaklardaki bir tarlada, tek başına bekleyen bir ağaç var,
benim gölgesinde dinlendiğim. Güneşli bir günde ağacın gölgesinde
oturuyorum. Çok uzaktaki toprak yoldan bir araba geçiyor bazen.
Arkasında kızıl bir duman bırakarak. Ve ben kaygısızca o dumanı
izliyorum. Bazen ruhum bedenime dar geliyor. zihnimdeki düşsel spazmların vucudumda
yer almaya başladığını hissediyorum. kollarım ağırlaşıyor, gözlerim
yanmaya başlıyor. bileklerimdeki damarlar yüzeye yaklaşıyor. sanki bir
bıcakla onları içeri sokmamı istiyorlarmış gibi. itaat ediyorum onlara,
deniyorum söyledikleri. duyduğum tarifsiz acı beni uyandırıyor.
anlıyorum ki fazla kesmişim, ruhumun kaçabileceği kadar büyük bir delik
açmışım. korkuyorum. elimden tutcak birini arıyor bulanık görüntüler
içinde gözlerim. bulamıyorum, kendime sarılıp, Sonra uyuyorum.
uyuyorum cenin poziyonunda, hiç doğmamışım gibi...
uyuyorum cenin poziyonunda, hiç doğmamışım gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder